Перевод: с русского на все языки

со всех языков на русский

(aşağı) atmak

  • 1 сбрасывать

    несов.; сов. - сбро́сить

    сбра́сывать дрова́ с грузовика́ на зе́млю — kamyondaki odunları yere atmak

    сбра́сывать бо́мбы — bomba atmak

    сбра́сывать снег с кры́ши — damı kardan temizlemek

    сбро́сить проти́вника в мо́ре — düşmanı denize dökmek

    с парохо́да сбро́сили схо́дни — vapurdan iskele attılar

    сбра́сывать что-л. с парашю́том — bir şeyi paraşütle atmak

    сбра́сывать отхо́ды в ре́ку (о предприятии)artıklarını nehre boşaltmak

    2) перен. ( свергать) alaşağı etmek, devirmek

    сбро́сить око́вы ра́бства — kölelik zincirlerini kırıp atmak

    3) разг. ( снимать с себя) atmak

    сбро́сить пальто́ — paltosunu sırtından atmak

    сбро́сить с себя́ ко́жу (о змее)gömlek değiştirmek

    с тех пор, как же́нщины сбро́сили чадру́... — kadınlar çarşaflarını atalıberi...

    сбро́сить седока́ (о лошади)binicisini yere atmak

    дуб сбро́сил листву́ — meşe yapraklarını döktü

    4) ( уменьшать) azaltmak, düşürmek

    сбро́сить (ли́шний) вес — kilo düşmek / atmak / eritmek

    сбро́сить два проце́нта на усу́шку — yüzde iki fire düşmek

    ••

    сбро́сить со счето́в — hesaptan düşmek / çıkarmak, yabana atmak

    Русско-турецкий словарь > сбрасывать

  • 2 бросаться

    atılmak,
    saldırmak
    * * *
    несов.; сов. - бро́ситься
    1) atmak; atışmak

    броса́ться снежка́ми (друг в друга)kar topu atışmak

    2) atılmak; üstüne atılmak, saldırmak ( нападать)

    броса́ться вперёд — ileri atılmak

    бро́ситься на врага́ — düşmanın üzerine atılmak

    броса́ться на по́мощь — yardımına koşmak

    мы бро́сились на у́лицу — dışarı / sokağa fırladık

    ребёнок бро́сился к ма́тери — çocuk annesine doğru atıldı

    бро́ситься ничко́м на посте́ль — kendini yüzü koyun yatağın üzerine atmak

    бро́ситься на ше́ю кому-л. (от радости)(birinin) boynuna atılmak

    3) kendini... atmak

    бро́ситься с моста́ — kendini köprüden (aşağı) atmak / bırakmak

    ••

    броса́ться в глаза́ — göze çarpmak

    таки́ми предложе́ниями не броса́ются — teklifin böylesi yabana atılmaz

    вино́ бро́силось ему́ в го́лову — şarap başına vurdu

    броса́ться как бык на кра́сное — azgın boğanın kırmızı görünce saldırdığı gibi saldırmak

    Русско-турецкий словарь > бросаться

  • 3 скидывать

    несов.; сов. - ски́нуть

    ски́нуть схо́дни — iskele atmak

    2) перен., разг. ( свергать) alaşağı etmek
    3) разг. (одежду и т. п.) çıkarmak
    4) разг. ( уступать в цене) inmek; iskonto yapmak, ikram etmek

    Русско-турецкий словарь > скидывать

  • 4 низвергать

    несов.; сов. - низве́ргнуть
    1) aşağı atmak; yıkmak
    2) перен. devirmek; altüst etmek

    Русско-турецкий словарь > низвергать

  • 5 сбрасываться

    несов.; сов. - сбро́ситься
    kendini...dan aşağı atmak

    Русско-турецкий словарь > сбрасываться

  • 6 взгляд

    м

    бро́сить взгляд — bir göz atmak

    все взгляды бы́ли устремлены́ на него́ — bütün gözler ona çevrilmişti

    встре́титься взглядом с кем-л.biriyle göz göze gelmek

    не́жный взгляд — şefkat dolu gözler, tatlı bir bakış

    полити́ческие взгляды — politik / siyasal görüşler

    борьба́ с отста́лыми взглядами — geri zihniyetlere karşı savaşım

    ••

    на мой взгляд — bana göre, kanımca

    на пе́рвый взгляд — ilk bakışta

    с одного́ / пе́рвого взгляда — bir bakışta

    изме́рить взглядом — baştan aşağı süzmek

    Русско-турецкий словарь > взгляд

  • 7 голова

    baş,
    kafa; beyin,
    akıl,
    zekâ
    * * *
    ж
    1) врз baş; kafa; kelle (сахару, сыру)

    подня́ть го́лову — başını / kafasını (yukarı) kaldırmak; перен. baş(ını) kaldırmak

    заби́ть мяч голово́й — спорт. kafa (vuruşu) ile gol atmak

    идти́ в голове́ коло́нны — kolun başında yürümek

    сто голо́в скота́ — yüz baş hayvan

    со́лнце уже́ бы́ло / стоя́ло (у нас) над голово́й — güneş tepemize dikilmişti

    2) kafa

    он па́рень с голово́й — kafalı bir çocuktur

    све́тлая голова́ — aydın kafa

    у него́ тупа́я голова́ — kalın kafalıdır

    будь у неё голова́ (на плеча́х) — onda kafa olsa

    у него́ голова́ хорошо́ рабо́тает — kafası işliyor / iyi çalışıyor

    ••

    в пе́рвую го́лову — ilk önce, en başta

    на све́жую го́лову — dinç kafayla

    с головы́ до ног — baştan ayağa; tepeden tırnağa (kadar)

    дал я ему́ де́нег, да на свою́ го́лову — ona para verdim de kendime ettim

    вы́брось э́то из головы́! — bunu aklından çıkar!

    заплати́ть головой за что-л.bir şeyi canı ile ödemek

    и в го́лову не прихо́дить — hiç aklına gelmemek, aklından bile geçmemek

    идти́ голова́ в го́лову — atbaşı (beraber) gitmek

    лома́ть го́лову над чем-л. — kafa patlatmak / yormak

    не выходи́ть из головы́ — aklından çıkmamak

    потеря́ть го́лову — aklı başından gitmek

    склони́ть го́лову — baş eğmek;

    уда́рить в го́лову (о вине)başına vurmak

    тео́рия, поста́вленная с ног на́ го́лову — baş aşağı duran bir teori

    сам себе́ голова́ — başına buyruk

    кому́ могло́ прийти́ в го́лову, что... ? —... kimin aklına gelirdi?

    эх, голова́ (твоя́) садо́вая! — разг. hey kuru kafa!

    пусть у него́ голова́ боли́т! — onun başı ağrısın!

    у него́ дел вы́ше головы́ — işi başından aşkın

    дурна́я голова́ нога́м поко́я не даёт — погов. akılsız başın cezasını ayak çeker

    Русско-турецкий словарь > голова

  • 8 нога

    ж
    bacak (-ğı); ayak (-ğı) (тж. ступня)

    положи́ть но́гу на́ ногу — ayak ayak üstüne atmak

    ••

    в нога́х — ayakucunda

    идти́ в но́гу — uygun adımla yürümek

    идти́ в но́гу со вре́менем — zamana ayak uydurmak

    вверх нога́ми — baş aşağı

    держа́ть кни́гу вверх нога́ми — kitabı ters tutmak

    они́ ста́вят все фа́кты с ног на́ голову — bütün gerçekleri tepe taklak ediyorlar

    вся семья́ была́ на нога́х — tüm aile ayaktaydı

    подня́ть на́ ноги весь до́м — tüm ev halkını ayağa kaldırmak

    он встал с ле́вой / не с той ноги́ — sol / ters tarafından kalkmış

    ноги́ мое́й там бо́льше не бу́дет — oraya bir daha adım atmam / ayak basmam

    ног под собо́й не чу́ять (от радости)ayakları yere değmemek

    стоя́ть одно́й ного́й в моги́ле — bir ayağı çukurda olmak

    встать на́ ноги (о больном)ayağa kalkmak

    одна́ нога́ зде́сь, друга́я там — bir kuşu gidip geliver

    конь о четырёх нога́х и тот спотыка́ется — посл. imam bile okurken yanılır

    Русско-турецкий словарь > нога

См. также в других словарях:

  • volta atmak — argo bir aşağı bir yukarı dolaşmak Çaylarını içtikten sonra Şifa ile Moda arasında üç aşağı beş yukarı volta atmak üzere davranırlar. S. Birsel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ISKAT — Düşürmek. Düşürülmek. Aşağı atmak. Hükümsüz bırakmak. * Silmek. * Ölünün azaptan kurtulması ümidi ile ölen kimse nâmına dağıtılan sadaka …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tepe — is. 1) Bir şeyin en üstteki bölümü Pencere önünde dimdik durmuş, kocaman ağaçların tepesine bakıyordunuz. S. F. Abasıyanık 2) Bir yerin, bir nesnenin vb.nin üstü, hizası Ekşisu da trenden indikleri sırada güneş tam tepelerindeydi. N. Cumalı 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çalım — is. 1) Karşıdakini etkilemek amacıyla yapılan abartılı davranış, kurum, caka Bundan ötürü de hâllerinde görgüsüzce bir çalım, budalaca bir durum sezilir. H. Taner 2) Kılıcın keskin yanı 3) Menzil, erim Kurşun çalımı. Göz çalımı. 4) Biraz benzeme …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köpek — is., ği, hay. b. 1) Köpekgillerden, boy ve biçim bakımından pek çok cinsi olan, çok iyi koku alan, sadık, bekçilik ve avcılık gibi işler için beslenen memeli hayvan (Canis familiaris) Onun vaktiyle pek sevdiği küçük, sırtı siyah ve göğsü beyaz,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pabuç — is., cu, Far. pāpūş 1) Ayakkabı Ökçesi basık pabucunun içinde kara ve çatlak topuklu ayakları ellerinden ziyade ortadadır. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Masa, sandalye vb. mobilyaların ayaklarına takılan metal veya plastik eklenti 3) fiz. İletken… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • paça — is., Far. pāçe 1) Pantolon, don, şalvar vb. giyeceklerde bacakların çıktığı aşağı bölüm 2) Kasaplık hayvanların kesilmiş ayağı 3) Bu ayaktan yapılan çorba Birleşik Sözler paça günü paça kasnak paçası düşük bol paça çalapaça …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»